BLOG

Aşk Acısı Nasıl Geçer?

Yazıyı merak ettiğinize göre; ayrılık acısı çekenler, ayrıldığı insanla eskiden birlikte gittiği mekânlara gitmekten çekinenler ya da özellikle acaba onunla karşılaşır mıyım diye planlar yapanlar, ortak arkadaşlarından haber almak için ajanlık peşinde olanlar sanırım buradalar.

Duygusal şarkılarda gözleri dolanlar ve sosyal medya hesaplarında iğne değil, çuvaldız şeklinde laflarla can acıtma çabasında bulunanlar;  “stalk”lara doyamayanlar, whatsapp başında çevrimiçi oldu mu, olacak mı diye sabahlayanlar, mavi tiki görünce gözleri dolanlar ama cevap gelmeyince yıkılanlar da burada sanırım.

    Eski sevgilisinin profilinde yeni arkadaşı var mı yok mu diye kontrol edenler, beğenilerini, yorumlarını takip edenler, sözlü sosyal medya paylaşımlarında yıkıldığı belliyken görsellerde dünyanın en eğlenen insanı gibi görünme çabasında olanlar da buradaysa, hayatımızın en büyük sorunu haline gelen bu aşk acısı konusunu birlikte çözmeye başlayalım derim.

Evet, dostlar yalnız değilsiniz. Ayrılık sonrası sendromlarını anlattığım önceki paragraflarda yazdığım tüm cümlelerin etkilerini illiklerime kadar hissettim zira o yolların eski yolcularındanım yani attan düştüm, elim yandı, yara aldım, kanadım ve iyileşmeyi öğrendim. Şimdi birlikte iyileşme zamanı.

İnsanlar, aslında “Artık bir ilişkiye başlayabilirim. Hadi bakalım, şimdi birini bulalım,” kararını alarak arayışa geçmez. Bilinçaltında kendisini etkileyecek insan kodlarıyla donanımlı yaşar ve bu kodlara uygun karşılık gelen kişiler ilgisini çeker. İlgi karşılıklı olursa da, ilişkilenmek için hamleler yapar. Paylaşımlar sırasında uyum yakalanırsa, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi gelen heyecanlı bir ilişkinin içinde bulur kendini.

Herkes ilk başlarda heyecanlı ve arzuludur. İki tarafında ilişki yaşama amacı şüphesiz mutlu olmak, keyifli bir yaşam paylaşımında huzur bulmaktır. İnsanlar kendi beklentilerine ve kodlarına uygun gördükleri kişilerle ilişki yaşamak isterken asıl hedefi bireysel mutluluğuna kavuşmaktır.

İki tarafında aynı amacı olduğunu dikkate alırsak, e ne oluyor da ilişkiler bitiyor? Bu kısmı bir sonraki yazıda ilişki hatalarımızı anlatırken cevaplayacağım.  Bu yazımızın amacı, hedefimize ulaştık, ilişkimizi başlattık, önceleri her şey yolundaydı ama sonrasını sürdüremedik ve ayrılmak isteyen taraf ben değildim, o beni terk etti, o beni aldattı, o gitmek istedi ve ben onda kaldımcıların içsel sıkıntılarını hafifletmek için.  

Ayrılmayı kabul etmekte zorlanan, kabullenmiş olsa da bir türlü bu duruma adapte olamayan, geçmiş kancasında asılı kalmış ruhların en büyük sorununa çare aramak için yazdığım tüm satırları dikkatlice okumanızı rica ediyorum.  En iyisi,  bu çareleri formüle etmektir. Bu yüzden madde madde anlattım. 8 etaplı kurtuluş yolculuğu için hazır mıyız?

  1. “Herkesin, denizi, kendine okyanustur…”

Yaşadığınız ayrılık yıkımı ilk anlardan itibaren uzunca bir zaman yaşadığınız en büyük yıkım gibi gelecek. Kimsenin sizin kadar acı çekmiş olmadığını, sizin kadar sevemeyeceğine kendinizi inandıracaksınız. Gidenin arkasından kalan olmak zordur. Siz partnerinizin ayrılığa karar aşamasını hissedip yaşamadığınız için şoke etkisiyle bunun sabah uyandığınızda bitecek bir kâbus olduğuna inanacaksınız. Sizi ne kadar çok sevdiğini kendinize hatırlatıp size yaşattığı kötü durumu iyileştirmeye hatta onu affedecek bahaneler üretmeye çalışacaksınız. Kendinizi suçlayacaksınız. Hatanın kimde olabileceğini düşüneceksiniz. Bu ayrılık kararının bir başka insana bağlı olup olmadığı konusunu düşünmeniz canınızı yakacak.

Bütün bu süreci ya kendi içinizde dış dünyaya kapanarak, sosyal yaşamdan uzak ya da her karşılaştığınız insana tanıdık tanımadık fark etmeksizin anlatarak, kendinizi haklı bulduğunuz konuları insanlara onaylatmaya çalışarak geçireceksiniz. Yalnız kalmak size zarar verir, daha çok anılar hücum eder zihninize ama kalabalıkta da onsuz olmayı kabullenerek yani ondan bahsetmeyerek iyileşebilirsiniz. Bahsedenleri de sustursanız iyi olur.

Asla inanmadığınız cümleler kuracaksınız. Nasıl mı? “ Bitti benim için. Bir daha asla aşık olmak yok. Ondan nefret ediyorum. Onu görmek istemiyorum. Sakın karşıma çıkmasın. Unuttum gitti. Vb…” bu cümleler kalabalık arasında kendinizi güçlü göstermek istediğiniz için bilincinizin oyununa ayak uydurmanızdan kaynaklıdır. Bilinçaltınızla dürüstçe sohbet etmeyi bıraktığınız günler geçiriyor olacaksınız. Partnerinizle ilgili konuşuyor olmanız ona karşı duygularınızın hala var olduğunu gösteriyor. Siz duyguları nötr seviyesine getirmeden istediğiniz kadar bir şey hissetmiyorum yalanına inanmak için çaba sarf edebilirsiniz. Boşuna enerji harcaması olacaktır.

Yani 1. Kural. Kendine itiraf et güzel insan. Senin kontrol edemediğin bu bitiş canını yakıyor. Mutsuzsun. Yaralısın. İnsanlar kontrol edemedikleri şeyler için karmaşık duygular yaşar. Öfke kaygı heyecan vb… Ego bize şunu söyler, “Nasıl seni terk eder? Hayır, sen bitti demeden bitemez,” İşte asıl canımızı yakan şey aşk acısı değil, düşman egonun işgalci yapısıdır. Şımarık bir çocuğun, kucağında on balon olmasına rağmen karşı kaldırımda elinde bir balonla gezen çocuğun balonuna neden sahip olmadığını düşünüp ağlamasına neden olan da egodur. Sahip olduklarımızla yetinmeden daha fazlasını istememizi, ego sağlar.

Egonun sıkıştırmasıyla kendini yıkılmış hissediyorsun. Sonsuza kadar bu durum sürmeyecek. Neden biliyor musun? Beyinde Tanrısal hediye hedonik adaptasyon süreci işletimi olmasaydı hepimiz acıdan ölürdük. Bir yakınımız öldüğünde ilk günün acı etkisiyle 1 yıl sonraki acı aynı olmaz. Aşk heyecanı da öyle ilk günlerdeki gibi sürmez çünkü hedonik adaptasyon zamanla duygumuzu normalleştirir, sıradanlaştırır. İşte bu ayrılık süreci de zamanla normalleşmeye dönecek ve şu akıttığın gözyaşlarının, kendini hırpalamak ya da haklı çıkmak için harcadığın çabanın ne kadar da boş enerji kaybı olduğunu anlayacaksın.  Bitti. Bitmesi gerektiği için bitti. Daha yeni ve değerli başlangıçlar için bazı durumlar bitmelidir. KABULLEN!

  • “Özlemek, kavuşmak değildir.”

Uzun zaman geçirdiğiniz yani adapte olduğunuz her şeyi kaybettiğinizde boşluk hissedersiniz. Ayrılık ve bir daha bir araya gelemeyeceğinizi bilmek mutsuz eder. Dönem dönem özleminiz artar. Yarım kalan her duygunuzu, hayalinizi tamamlama arzusuyla geçmişe tutunur ve özlersiniz. Bazen bir şarkı, bir koku, ortak bir tanıdık ya da gittiğiniz bir mekân sizin özlem duvarınızı başınıza yıkar ve altında kalırsınız. Bu durumda “ONU ARAMA!” Paralel duyguda olsaydınız ilişkiniz devam ediyor olacaktı. Bu böyle olmadığı için ayrıldınız yani sizin onu özlediğinizi dile getirmeniz ve özlem gidermek için en azından bir sesini duyayım düşünceniz daha çok yara almanıza neden olabilir.

Sizi ararsa konuşun ama artık sevgiliniz olmadığının farkında olarak konuşun. Size mesaj atarsa düşmanca bir tavır sergilemeden cevaplayın ama artık sevgiliniz olmadığının bilincinde cevaplar yazın. İletişimlerinizde ne kendinize, ne de ona geçmişi hatırlatma çabasına girmeyin. Eğer bunu yapamayacağınızı, eninde sonunda konuşmanın geçmişe ya da gelecekte tekrar bir araya gelip gelmeyeceğinize dair düşüncesini merak ettiğinizi hissettirecek bir şekle dönüşeceğini hissediyorsanız, iletişime geçmeyin.

Bu tür iyileştireceğine inandığınız gerçekçi bir mantıkla yaklaşmadığınız manevralar iki tarafı da zor durumda bırakır. Yara kabuğunu kaldırmanın bir anlamı yok. Geçmez. Derinleşir. En kötüsü karşı tarafın size olan bakış açısını değiştirebilir. İyi bir şey yapmak isterken kötü bir iletişime vesile olur, iletişimi tamamen kopartabilirsiniz.

Özlem rüzgârları fırtınaya dönüşüp sizi savurduğunda sakın:“ ARAMA” Hadi dayanamadın aradın diyelim, asla “YALVARMA-AĞLAMA-GEÇMİŞİ HATIRLATMA-SUÇLAMA” Bu saydıklarımı yapamayacağını düşünüyorsan sakın iletişime geçme dostum.

  • “Kimseye iyileşmek için yara açmayın.  Ruhun ve zihnin pansumanı, zamandır… İnsandan yara bandı olmaz. ”

Empati, bizim insanlığımızı kurtarır ve korur. Kendimize dürüst olmayı başarır, diğer insanlarla empati ön planda olacak şekilde iletişim kurabilirsek kimseyi incitmeyiz. Ayrılığı yenilgi olarak görmemizi sağlayan sayın işgalci egomuz bizi saldırgan ve acımasız yapabilir. Hırsımızla “Beni kimler kimler istiyor, beni herkes beğenir, bak ben seni umursamıyorum, hayatıma bakıyorum, senden daha iyisini buldum,” tavrına girerken asıl muhatabına acı çektirmeyi düşünürüz ama burada egonun irini ile başka insanları hasta edebiliriz. Aman dikkat! Size düşünce ve paylaşım olarak iyi geldiğini düşündüğünüz ya da fiziksel çekiminiz olan yeni sevgili adaylarınızı, henüz aklınızdan silemediğiniz hala özlem duyduğunuz, kızgın olduğunuz insanların dikkatini çekmek, geçmişin etkisini hafifletmek için harcamayın. Kısaca “Aşk’a Kadar Kapalı Kalın!” Ruhsal ve zihinsel tadilatınız bitmeden göz önüne çıkıp gözünüze ilk takılanı hemen hayatınıza almayın. Aslında acınızı kabullenme koşulunu gerçekleştirirseniz hissetmediğiniz hiçbir yeni duyguyu hayatınızdaymış gibi göstermezsiniz. Kimseyi de incitmez, kendinizi de zor durumda bırakmazsınız. “KENDİNE DÜRÜST OL! KİMSEYİ KULLANMA! İLACIN SENSİN!”

  • “ Seninle yaşamı paylaşmak istemeyen birinin yaşamını merak etme…”

İnsanlar ayrıldıktan sonra ayrılık sebebi ne olursa olsun sonrasında mutlaka birbirinin hayatlarını merak ederler. Bu gayet normal ancak ayrılık kararını almayan yani kalan tarafta olan, ayrılığı kabul etmeyen kişi, içinde bulunduğu duygu kaosundan dolayı normalden daha hastalıklı bir seviyede bazen de kendini haklı çıkartmak için ya da kendilerini yeniden hatırlatmak amacıyla dedektif gibi takip eder. Bulundukları mekânları öğrenip eski sevgililerinin karşılarına çıkarak kuru kalabalıkla birlikte gövde gösterisi yaparlar. Yapmışlığımız vardır. Olgunlaşan ve bencil olmayan insanlar bu hareketi geçmişte yapmış olsalar bile mantığıyla hareket ederek yapmazlar. Karşılaşmanın iyi geleceğini zannederken yeni yaralar edinebilirsiniz.

Birini gerçekten sevdiğinizde, onun kendi mutlu olduğu yerde kalmasından mutluluk duyarsınız. Kararlarına, düşüncelerine saygı duyarsınız. Sevme şekliniz değişebilir ama onu bir zamanlar sevdiğiniz gerçeği değişmez. Eğer bu temizlikte, naif duygularınızla özlem gelince arada görmek için bakmıyorsanız bunun gerçek nedeni başkadır. Bu araştırma isteği, ne halt karıştırıyor diye merak etmenizden kaynaklıdır. Beyin size şu sorularla saldırır: “Şüphelendiğiniz insanlarla bir arada mı, o da acı çekiyor mu, pişman mı yoksa gününü gün ediyor tamamen sizi unuttu mu, aslında sizi hiç mi sevmedi?” Bu, ayrılığı hala kabul etmediğiniz ve ayrılığı yenilgi olarak gördüğünüz için hırslanmanızdan kaynaklı tavrınız, size yeniden zarar verebilir.

Siz kendi hayatınızı ve kişisel davranışlarınızı takip edin. Bırakın sizden giden gittiği yerde ne yaşıyorsa yaşasın.  Hayatınızda olmayan biri için hayatınızın en değerli hazinesini, zamanınızı harcamayın. Bırakın herkes kendi yaşamını anlamlandırsın ve bunu da istediği gibi yapsın. Unutmayın ikinizde aynı istekte olsaydınız birlikteliğiniz devam ederdi. Kimseyi bizimle kalması için zorlayamayacağımız gibi kimsenin hayatımızı esir etmesine de izin vermemeliyiz.

  • “Senden bana ne kaldı? Bir hatıradan başka…” şarkısı geliyor aklıma… Cem Adrian şahane söyler…

Güzel anılar biriktirdiniz evet, haklısınız. Anılar, geçmiştir. Geçip giden zamanları gösterir. Geçmişte aldığınız, size alınan hediyeler, birlikte dinlediğiniz şarkılar, ortak satın aldığınız nesneler, hepsi geçmişte kaldı ve bugünde, gelecekte sizinle oldukça anılarınızı taze tutacaktır. Özlem hissettirecek, duygularınızı tetikleyecektir. Sürekli geçmiş ilişkinizi irdelemenize, onun üzerine düşünmenize neden olacaktır. Eski sevgilinizi size hatırlatacak ve kötü hissetmenize neden olacak hediyelerden kurtulun. Fotoğraflar da dâhil…

Öyle çabuk bulabileceğiniz kısa yol oluşturacağınız şekilde saklamaktan bahsetmiyorum. Birilerine hediye edebilirsiniz. Size alınan hediyeleri karşı taraf geri istemiyorsa asla ona göndermeyin. Arkadaşlarına teslim edip ona iletmelerini söylemeyin. Hediyeleri aldığınız andaki kutsal duygu birleşimini düşünün ve onların temizliğini, güzelliğini kirletmeyin. Bu negatif enerjiye iki tarafında ihtiyacı yoktur. Güzel başladınız, güzel bitirin. Bu yazının amacı da bu.  Ayrıca duygusal ayrılık temalı ya da ortak şarkılarınızı bir süre dinlemeyin. Dilini anlamadığınız şarkılar ya da enstrümantal müzikleri tercih edin.

Konumuza dönelim hemen, gerçekten geçmişi hatırlatacak olan tüm hediye ve fotoğraflardan “KURTULUN!” Henüz bunu yapmak için hazır hissetmiyorsanız kabullenme süreci tamamlanmamış demektir. Eğer hala eski fotoğraflara bakıp ondan size kalanlara sarılıp özlem gideriyorsanız bu durumdan kurtulmanın tek yolu geçmiş sembollerinden uzaklaşmaktır. Geri döneceği umudu taşımak; kısaca geçmişten alacaklı, gelecekten beklentili olmak, insanı mutsuz eder. Eğer bir gün geri gelirse, o da sizinle yeniden hayatı birleştirmek isterse, emin olun yeni hediyeleriniz, yeni güzel anlarınız olur. Eskiden kalanlarsa sadece ikinize de geçmişi hatırlatır. Buna gerek var mı?

  • “Kimsenin beni sevenler bahçesinin mahzun çiçeği olmayın…”

İnsanlar bazen gerçekte ne istediklerini hatta ne istemediklerini bilmezler. Birini gerçekten sevmezler ama sevildiklerine emin olma tatmini iyi geldiği için o kişiden vazgeçememesine neden olur. Ayrılık kararını alırlar, değişik alternatifleri değerlendirip en çok sizin onu sevdiğinizden emin oldukları için ki bu eminliği siz ona vermişsinizdir, bir kenarda her an onun sizinle iletişime geçmesini beklediğinizi bilir. Ne zaman çağırsa gideceğinizi, her ne yaşanırsa yaşansın nasıl olsa onu hep affedeceğinizi düşünür ve ara ara sizi yoklar. Hala “Beni Sevenler Bahçesi” nde misiniz yoksa başka bahçede yeniden yeşerdiniz mi diye takiptedir. Durduk yere paylaşımlarınızı beğenir, mesaj atar. Özellikle sizi başka kalabalıklarda gördüğünde bunu yapabilir.  Bahçesinde kalıcı olmanızı sağlamak için yapar. Müdaviminiz olmayan bir aşk yolcusunun uğrak alanı olmayın. Bir bakıp çıkıcılar, her hayatınıza baktıklarında daha da yarayı derinleştirirler.

Siz her şey geçmişte kaldı, nihayet barıştık diye düşünürken, o bu, arada bir uğrama işinden zevk alır ve nasıl olsa sizden de negatif bir tavır almadığı için egosu okşanmış bir şekilde sürekli size umut dağıtır. Üstelik bazen bunu “Bak görüştük ama buna bir anlam yükleme, sonuçta biz ayrıldık. Düşman değiliz tabii ki görüşeceğiz ya da özledim seni tutamadım kendimi, vb…” cümlelerle normalleştirerek yapabilir. Her zaman eski sevgiliniz için hazır olmak sizi hiçbir zaman bitişe götürmez. Bitmeyen ilişkiniz yüzünden gelecekte yaşama ihtimaliniz olan hak ettiğiniz ilişkiye başlayamazsınız. “NÖBETÇİ SEVGİLİ OLMA!”

  • “Sevgiliyle arkadaş kalmak için arkadaşça hissetmek ve yaşamak gerekir…”

Adı üstünde, ”Sevgili” yani sevilen kişi. Sevgi geri alınacak bir şey değildir. Değişim gösterebilir ama bir kere sevilen kişi, sevilmiştir. Adı artık eski sevgili, hayırsız sevgili olsa bile sevgi gerçeği, değişmez. Şimdi yine insanların çokça kendini kandırdığı şu ‘sevgiliydik ama şimdi çok iyi arkadaşız artık’ cümlesini açıklayalım. Yeni biten ilişkilerde arkadaşlık kararı alındıysa bu gerçekçi değildir. Sorularıma tek tek içsel cevaplar vermenizi rica ediyorum. En yakın arkadaşınızla, öpüşür müsünüz, sevişir misiniz? Hayır, cevaplarınızı duyar gibiyim. Bu tür duygusal ve tutkusal eylemler sevgililerimiz ya da eşlerimizle paylaştıklarımızdır. Bu yazıyı tutkularıyla yaşayan, arzuladığı kişiyle rahatça beraber olan ve bunu bir ilişkiye dönüştürmeyen insanlara yönelik yazmıyoruz. Gerçek duygularıyla yaşayan ve ayrılık acısını da gerçekten hisseden insanlar için yazıyoruz yani sevdiği insanlarla bitişten sonra bile karşılaştığında hala sarılma, koklama, dokunma özleminde olanlar için yazıyoruz.

Ayrıldığınız eşiniz ya da sevgilinizle daha ilk ayrılık haftasında arkadaş olmaya karar verip sık sık görüşmeye devam ederseniz burada bir hile vardır derim. Hala ayrılmayı kabul etmeyen taraf, sevgili hayatındaki paylaşımları sürdürebilmekten dolayı mutludur ve yeniden birleşme umudu hep canlıdır, ayrılma kararını alan taraf ise zorlanmadan eski eş ya da eski sevgiliyle bir arada olduğunda dilediği gibi davranabiliyorsa şu üst maddede belirttiğimiz kuraldan faydalanıyordur. Beni Sevenler Bahçesi…

Arkadaş kalmak, dostluğu bozmamak en erdemli harekettir. Dedik ya, güzel başladı güzel bitsin. Evet, böyle olmalı ama ayrılma kararını almayan kişinin duygularının nötrleşmesini beklemek en doğrusu olacaktır. Çocukları olan ailelerde bu durumun olması kaçınılmazdır. Ortak değerleri için mutlaka bir araya gelecek olan çiftler bu durumu normalleştirmeli ve bir beklenti içinde olmamalıdır.

Sevgililer, eski nişanlılar için mutlaka arkadaşça paylaşıma geçme etabı konusunda doğru zamanı beklemek en iyisi olacaktır. O etabı şöyle bir çerçeveye alalım dersek; eğlenmeye ya da tatile gittiğiniz bir alanda eski sevgilinizin ya da eski eşinizin  yanında yeni sevgilisinin olması sizi mutsuz etmeyecek, onun olmadığı ortamlarda hakkında diğer arkadaşlarınızla onu eleştirmeyecek, hakkında nefret içerikli sözler söylemeyecekseniz; kısaca duygusal bir çalkalanma yaşamadan nötr bir şekilde ortamdan ve yaşananlardan keyif alabilecekseniz arkadaş olmanızda bir sakınca yoktur. “HEMEN ARKADAŞ KALMAYA ÇALIŞMA!”

  • “Kendine odaklanan, yaşamı güzelleştirir…”

Evet, her yaptığın faaliyet onunla birlikte güzeldi, anlamlıydı ama artık yok. Bunu kabullenme sürecinde olmaya başladığında, daha önce yapmak isteyip de partnerinle uyumlanamadığın bir faaliyeti, seyahati, hobiyi hayatına alabilirsin. Böylelikle ilk boşlukta aklına gelen eski eş ya da sevgiliyi boşluklarında aklından çıkartmış başka bir faaliyetle uğraşmakla kendine odaklanıp iyileşmeni hızlandırmış olursun. Onu tanımayan yeni insanlarla tanışırsın, ondan söz etmekten uzaklaşır yeni insanları tanırken yaşam enerjini yükseltirsin. “YENİ BİR YAŞAM HEDİYE ET KENDİNE!”

Aslında en önemli mesele insanların kendilerini dürüst kalması ve empati kurabilme yeteneğinin olmasıdır dostlar. Hayatın mesajlarını doğru okumak gerekir. Hayatınızdan giden insanlar sizin yaşamınızla ilgili görevlerini yerine getirmiş ve sizi yeni başlayan hayatınıza hazırlamıştır.  Giden her zaman kötü değildir. Bazen de insanlar yaşanan güzel anıları kirletmemek zihinlerden silmeme, iyi hatırlanmak için giderler. Bu duruma zihninizin ve egonuzun size yaşattığı hırsla değil, ruhunuzla tarafsız bakabilmeniz acı çekme olasılığınızı azaltır hatta yok eder. Doğayı takip etmeniz sizi iyileştirir. Onca kara kışın fırtınanın ardından ağaçlar yeniden yeşerir, çiçekler açar ve meyve verir. Her gün, uyandığınızda yeni hayatınız başlar.

“ Eee hayat, şimdi bana yeniden hangi güzelliği yaşatacaksın, bekliyorum…” dediğinizde yaşamsal mesajlar karşınıza çıkacak, geçmiş acılarınızın üzerini örtecek hatta unutturacak güzellikler yaşayacaksınız. İlk sevgilinizi, onunla yaşadıklarınızı çektiğiniz ayrılık acısını hatırlayın ve şimdiye bir bakın. Bir önemi var mı? Her gelen eskisinden daha yoğun yaşamanıza neden olur. Aslında siz böyle hissediyorsunuz. Her yeni aşk eskisinden daha yoğun hissedilir. Daha iyisine sahip olduğunuzu düşünmek ister beyniniz. Gizi gizli kıyaslarsınız. Son ilişkinizi de bir sonraki ile kıyaslayacaksınız ve eskisi daha iyi gelmeyecek emin olun çünkü inanlar doyumsuz ve hep daha iyisine sahip olma arzusuyla doludur.

En büyük insan kusurundan bahsedeyim biraz da; insanlar, olumsuz anılarını anlatıp diğer insanların onu haklı çıkartmasını bekler. Bu hepimiz için geçerli. Kendimizi suçlamaktan vazgeçmediğimiz ve değerimizi gerçek anlamıyla bilmediğimiz için haklı çıkmak isteriz. Güzel anılara tutunup yaşadığınız olumlu ve size iyi hissettiren değerlerin bilincinde olduğunuzda eskiye olan duygularınızı daha çabuk nötrleştirirsiniz çünkü sizi normalleşmeden alı koyan egonuz sizi kötü anılarınızdan yakalar ve hırslandırır, yanlış yapmanızı sağlar. Onu beslemeyin.

Ruhsal olarak iyileşmenizi sağlayamıyor ve bir türlü kendi hayatınıza dönemiyorsanız da kesinlikle bir uzman yardımı almanızı öneririm. Sonuçta başımız ya da midemiz ağrısa, bir doktora gitme ihtiyacı hissediyoruz, ruhsal ağrıları da silmenin yolu uzman yardımı almaktır. Bunun için kendinizi suçlamanıza gerek yok. Bir an önce iyileşin ve kendi hayatınızın güzel anılarını biriktirin. Sahip olduğumuz yaşam, en güzel şekliyle yaşanmayı hak ediyor. Herkes sadece kendine ait hayatı yaşar. Bunu unutma. Kimsenin yerine hastalanamayıp acı çekemediğimiz gibi, kimsenin yerine sevemeyiz, mutlu da olamayız. Kendi yaşamınızı nasıl yaşamak istiyorsunuz? Bunun kararını verin ve hayatınızda olmasını istediklerinize odaklanın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.